“Türk Yayının Atışa Hazır Hale Getirilmesi: Yasma Ve Kurma Metodları” Umut ER
TÜRK YAYININ ATIŞA HAZIR HALE GETİRİLMESİ: YASMA VE KURMA METODLARI
…Heves-i tîr ü keman çıkmadı dilden asla
Naveg-i gamze-i dil-dûz ile ebru yerine…*– II Gazi Giray
Özet
Türk yayı ve okları, Türkler için çok önemli birer savaş aleti olmuşlardır. Türkler tarih sahnesine çıkmalarından sonra, at üstünde iyi bir atıcı olarak hayat sürmüş ok ve yayların kullanarak avcılık yeteneklerini geliştirmişlerdir. Gelişen bu yeteneklerini savaşlarda da kullanarak birçok başarı elde etmişlerdir. Yaylarında sadece ağaç değil refleksi olan boynuz ve sinir gibi doğal malzemeler kullanmışlardır. Bir mühendislik eseri gibi geliştirerek savaş aletini basit bir yapıdan gelişmiş bir yapıya dönüştürmüşlerdir. Bu yayların ortalama yapım süresi de en az bir, iki yıl olmuştur.
Orta Asya’dan kalkan Türklerin sınırlarının Orta Doğu’ya ulaşması, İslam dinini benimsemeleri okçuluğa dini bir boyut kazandırmıştır. Oklar gazâ niyeti ile atılmış ve yay cennetten gelme olarak rivayet olunarak, kutsal sayılmıştır. Bu coğrafyada devletlerini büyüten Selçuklular da diğer Türk devletleri gibi ok ve yayı devlet sembolü olarak birçok yerde kullanmışlardır. Kazandıkları birçok savaşta düşmanı uzaktan azaltmak için ok ve yayı etkilidir. Dağınık yapıda at üstünde ok atma becerileri, birleşik ve sıkışık yapıdaki orduları dağıtmakta etkili olmuştur. Sonrasında Anadolu’da bir beylikten devlete yükselen Osmanlılar da erken dönemlerinde okçuluk ile alakalı olarak meydanlar tahsis etmişlerdir. XV. Yüzyılın ortalarında Fatih Sultan Mehmed ile başlayan merkezi devletleşme uygulamaları ve İstanbul’un fethi sonrası kurulan müesseler birlikteliğinde okçuluk spora ve sportif atıcılığa dönüşmüştür. Yeni Çağ’da savaştan spora dönüşmüş okçuluğun, içerisindeki en önemli paya sahip olan Osmanlı yayı, yapımı oldukça meşakkatli ve ustalık isteyen bir iştir. Devletin büyümesi ile kurulan tesislerdeki imkanlar artmış ve yay üretimi, ok üretimi daha profesyonelleşmiştir. Profesyonellik, yapılan aletleri birer sanat eserine dönüştürmüştür. Bu yaylar ile atılan oklar dünya tarihinde emsali görülmemiş bir uzaklığa varmıştır. İşte bahsedilen yayların yapımı kadar atışa hazır hale getirilmesi de oldukça önemlidir. Yaylar yasılırken ve kasılırken oldukça titizce davranılmış ve muhtemelen savaşlarda yaşanabilecek olumsuzluklar düşünülerek orduyla beraber kemangerler götürülmüştür.
Anahtar kelimeler:Türkler, Savaş, Okçuluk, Osmanlı Yayı, Ok, Boynuz, Sinir.
Giriş
Türkler yukarıda anlattığımız gibi birçok askeri ve kültürel başarısını ok ve yaya borçludurlar. Tarihimizin gördüğü büyük savaşların kazanılmasında kullandıkları yay ve oklar en önemli savaş ekipmanlarından biri olmuştur. Türklerin diğer toplumlar tarafından ifade edilişine, anılmasına, kimliklerinin oluşmasına sebep olan yine bu yaylardır.[1] Bu yazıyı yazmaktaki asıl amacımız günümüzde bu yayların nasıl uygun şekillerde kurulup yasılmasıgerektiğini anlatmaktır.Her şeyden önce şu unutulmamalıdır ki tarih boyunca birden fazla yay kurma ve yasma metodu kullanılmış ve kaynaklarda da bunlardan bahsedilmiştir.[2] Çalışmamız bu bahislerin üstünden geçerek günümüzde ‘Geleneksel Okçuluk’ sporu ile uğraşanların nasıl doğru ve kolayca yay kurması ve yasması gerektiğini anlatmayı amaçlıyor. Bu anlatımımızın temelini, kaynakların diğer dönemlere göre daha fazla olduğu Osmanlı dönemi kaynakları oluşturacak.
Bize bu yazıda destek veren Tarık KILIÇ ve Lokman GÖZÜTOK’a teşekkür ederiz. Yazımızın birinci bölümde Türk yayının nasıl kurulması gerektiğinin tarihsel kaynaklardaki tasvirine yer vereceğiz. İkinci bölümde ise günümüzdeki uygulamanın nasıl yapılabileceğine dair detaylı bir şekilde yer vereceğiz.
Birinci Bölüm
Osmanlı’da kullanılan yaylar refleks yaylardır.[3] Yani yay atışa hazır hale getirilmek için tersine bükülür, ipi takılır ve kullanıldıktan sonra çıkartılır, bu işlemede yayı kurmak ve yasmak[4] denilir.(Görsel19) Yayların kompozit olması yani birbirinden farklı birden fazla organik[5] malzemeden oluşması bu işlemin titizlikle ve dikkatle yapılmasını gerektirmektedir. Bu organik malzemeler boynuz, sinir, ağaç ve mersin balığından elde edilen çega tutkalıdır.
Osmanlı’da yayların kasılması[6] için birden fazla yöntem kullanılmıştır.Hatta daha öncelerini de dahil edersek Tayboga Memluk dönemi için yay kurmanın 120 kadar yolu olduğundan bahseder.[7] Bunların günümüzdeki uygulamalarına ikinci kısımda detaylı olarak yer vereceğimiz için bu kısımda kaynaklarda geçen kement[8]ile yay kurulmasınıele alalım.
Özellikle güçlü yayların kurulması için genellikle kement kullanılmıştır.(Görsel 21)Çünkü Osmanlı’da yayların kurulması bir nevi maharet sayılmıştır, tabi bu maharet kepaze[9] yayları için değil güçlü yaylar içindir. Yayı kurarken dikkatli olmak, yay başlarını yamultmamak ve kirişi[10] elden kaçırmamak oldukça önemlidir.Topkapı Sarayı Müzesinde de yer alan sadeceDeli Hüseyin Paşa’nın kurmasında muvaffak olduğu yay olayı bu maharete bir örnek olabilir. Bu olayda yayı İran elçisinin acem diyarından getirdiği ve çok güçlü olduğu söylenir. Bir güç gösterisi için Osmanlı diyarında bu yayı kurabilecek yiğidin olup olmadığı sorulmuştur. Yay kurulu vaziyette iken henüz baltacı olan Deli Hüseyin tarafından yasılmış ve sonra tekrar kurulmuştur. Bu olaydan çok etkilenen Sultan IV. Murad’da onu mükâfatlandırmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere yayın kurulması maharet olarak yorumlanabilir. Tabi bu anlatılar yayın kurulumunun önemli oluşunu da vurgular.
Yayın kurulmasının önemini kavrayıp kemende dönecek olursak, kement üç parmak eninde ve iki arış boyunda uçları kulaklı bir nevi kemerdir.[11] Kement ile yay kurmak için kişi önce bir yere oturur, ayaklarını öne doğru uzatır ve kemendi beline geçirir. Sonra kemendin başında bulunan ilmekleri yay başına geçirerek ayakları ile yavaşça iter. Burada önemli olan tüm yöntemlerde vurgulandığı gibi yavaş yavaş yapılması ve yayın her aşamada gözle kontrol edilerek yamulmamasının sağlanmasıdır.(Görsel 21) Yamulma yaşanması durumunda ise elle ovarak ya da ateşte ısıtılarak düzeltilebildiği ve sonrasında bir miktar kurulu bırakılıp, rüzgarda bekletilip soğuyunca tekrar bakılması ve sorun yoksa atışa uygun hale geldiği Mustafa Kani Bey tarafından yazılan eserde[12] detaylıca anlatılmıştır.Kementsiz yay kurulmasına ilişkin birkaç açıklama yine aynı eserde bulunmaktadır. Ancak tek kişi ile kurulan yaylara not olarak “…çok ihtiyaç duyulduğunda yapılır.” cümlesi eklenmiştir. Yine bu tariflerin içinde olan ve yazımızın ikinci bölümünde iki kişi ile yay kurmak başlığında anlatacağımız metot için ise “…bu şekil kementten sonra övülmüş ve beğenilmiştir.”denilmiştir.
Okçuluk için temel kabul edebileceğimiz kaynaklarda yayın kurulması ve yasılması ile ilgili bu ifadeler yer almaktadır. Özellikle vurgulanan husus, yayın simetrik yapısının bozulmaması için çokça efor ve dikkat sarf edilmesi yönündedir. Dönemin kaynaklarında ne yazık ki görsel anlamda hiçbir anlatım mevcut değildir. Bu sebeple sonradan yazılmış kitapların içerisinde çizimler ve uygulamalı fotoğraflar kullanılması oldukça verimli olmuştur.
Yayların kement ile kurulmasıyla alakalı olarak dönemin yazılı eserleri ve günümüz telif eserlerinin anlatımıylaçalışmamızın birinci bölümünü tamamladık.Bu eserlerde kement kullanımının tarifinden ve çizimlerinden defaydalandık ve çalışmamızda yer verdik. Kement kelimesini ele aldığımızda şiirlerde geçen birçok okçuluk terimi gibi kement kelimesininde kullanılması bizi edebiyatımızın okçuluktan etkilendiği sonucuna götürebilir. Kement kelimesi Tdk’da hayvanları yakalamak için kullanılan ucu ilmikli uzun ip ve idam için kullanılan yağlı kayış manasına gelmektedir. Ancak okçuluk terimi olan kement bu anlamı tam olarak karşılamamaktadır. Baki’ye ait “Dil beste-i kemend-i ser-i zülf-i yârdur. / Cânhaste-i kirişme-i çeşm-i nigârdur.” ve Emri ‘ye ait “Gerdenüñdekâkülüñcânboynına salar kemend. /‘Ârızuñüstindehâlüñâteşüzre kor sipend.” Beyitleri, şiirlerde geçen kement kelimesine örnek gösterilebilir. Tabi bu konu üzerine daha detaylı bir çalışma yapılarak Türk edebiyatının okçuluktan ne denli etkilendiği ortaya koyulabilir.
İkinci Bölüm
1.1 İki Kişi İle Yay Kurmak ve Yasmak
Özellikle yay ustalarının ve antrenörlerin kesinlikle tavsiye ettiği yöntemdir. Zira kişi tek başına kurduğu bir yayın kanatlarına eşit yük bindiremediği takdirde bir kanadın diğerine göre fazla ya da daha az esnemesinden dolayı asimetri[13] ve yamulmalar oluşabilir. Bunlar günümüz yay üretici firmaları tarafından birinci derecede kullanıcı hatası olarak kabul edilmektedir. Bundan dolayı yayların iki kişi ile kurulması daha doğru olacaktır.

Görsel 1 ve 2’deki gibi yay, karşıya bakacak şekilde yayı kasacak kişinin sol ayağının diz kapağına yaslanır. Bu yöntemde en çok dikkat edilecek kısım şudur: 2. Görselde gösterildiği gibi kasma sırasında kirişin çıkmaması için sağ elin başparmağı ile tam bağlantı noktası tutulur. (Köprü noktası[14]) İkinci kişi kirişin diğer ucundan tutar ve yayı kasmaya[15]başlar.
Sonrasında yay kirişin takılacağı noktaya[16] ulaşır ulaşmaz ikinci kişi kirişi tonç kertiğine geçirir.(Görsel 5 ve 6) Yay aynı yöntemle de yasılabilir ama en önemli şey kasarken ve yasarken yavaş olmaktır, birden ve hızlıca yapıldığında yayın kırılması söz konusu olabilir. Bu aşamadan sonra yay atışa hazır hale gelmiştir.(Görsel 7 ve 8)

1.2 Tek Başına Yay Kurmak ve Yasmak
Öncelikle bu yöntemin tarihi kaynaklarda karşımıza çıktığını bilsek de ustalık ile yapılması gerektiği kanaatindeyiz zira acemice yapılan hamlelerde bu yöntemin yaya oldukça fazla zarar vereceği günümüzde deneyimlenmiştir. Yayı kurmaya başlarken altta kalan tonç kertiğine kiriş oturtulmalıdır ve yay paralel tutulmalıdır.Burda ki en önemli husus kirişi yaya paralel tutmaktır. Her vaziyette kiriş ve yay paralel tutulursa kiriş çıkmayacaktır. Ve kiriş gerdirilerek tutulmalıdır ki altta kalan tonç kertiğinden çıkmasın. Her yeni pozisyonda alttaki tonç halkası kontrol edilmelidir, çünkü oradaki halka çıkarsa yay kurulamaz. Sonrasında yay sağ ayağın dışına dayandırılmalıdır. Bacaklar görseldeki kadar (daha fazla da açılabilir) açık olmalıdır. 10. ve 11. Görseldeki gibi kabza[17]nında sol ayağın arka tarafındaki boşluğuna denk gelmesi gerekmektedir.

Daha sonra yayı kurma kısmına gelinir. Buraya kadar olan kısım yayın asimetri olmadan ve doğru yerlerden kuvvet uygulanarak kasılması için temel duruşlardı. Yayın kirişini halkasının dışından tutmak takarken kişiye kolaylık sağlayacaktır. Yaya temas eden elinavuç içinin yayı tutması gerekir. Ve sonra sizin sabit durmanız, yayı gerdirmeniz ve kiriş seviyesine ulaşınca da takmanız gerekmektedir. Yine bu noktada altta kalan kiriş halkasını kontrol etmekte fayda vardır yoksa kiriş atabilir[18].

Geleneksel yaylarla asla yüksüz atış[19] yapılmamalıdır. Yayı çekerken uygulamış olduğunuz güç, yayda birikir ve ok ile bu güç yaydan atılır. Ancak yüksüz atış yapılırsa oka aktarım kısmı gerçekleşmez ve o güç yayda dağılarak kiriş kopması, kiriş atması, yay kırılması gibi ciddi sorunlara sebep olur. Bu olayın istemeyerek de olsa yaşanmaması için Osmanlı’da kemankeşler boş yayı[20]mandal[21] ile değil küllab[22] ile yaparlardı. Küllab ya da kullab yay kurulduğu zaman yayı kontrol içinde yapılırdı.

Görseller
(Görsel 20. Ercan ÖZEK koleksiyonu yasılı ve kurulu yaylar)[23]
(Görsel 21. Topkapı Sarayı Müzesinden 10410 envanter numarası ile kayıtlı bir kement örneği.)[24]
(Görsel 22. Kement ile yay kurulması çizimi)[25]
(Görsel 23. Okspor mensubu birinin yay kurması.)[26]
(Görsel 24. Osmanlı yayının üç aşamasını anlatan bir çizim)
(Görsel 25. İskit savaşçılarını gösteren rölyef[27])






Kaynakça
Acar, M. Şinasi,İstanbul’un Son Nişan Taşları, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2007,
- Osmanlı’da Sportif Atıcılık Nişan Taşları, Yem Yayınları, İstanbul, 2013.
Karpowicz, Adam, Osmanlı Türk Yayları İmali Ve Tasarımı, Çev. M. Yılmaz Akbulut, Okçular Vakfı Yayınları, İstanbul, 2016.
Mustafa Kani, Telhis-i Resa’ilat-ı Rumat, haz. Kemal Yavuz,MehmedCanatar, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 2010.
Okçular Vakfı, Kemankeş Türk Okçuluğu Sergisi, Okçular Vakfı Yayınları, İstanbul,2016.
Tayboga El-Eşrefi El-Yunani, Kavsname (Bugyetü’l-Meram), Topkapı Saray Müzesi Ktb. Revan 1932.
Yücel, Ünsal, Türk Okçuluğu, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara,2015
*Bir güzelin, gönül delen oku andıran yan bakışlarıyla, kaşlarının sevgisi yerine okla yay arzusu gönlümüzden çıkmadı.
** Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü (umut.er@sakarya.edu.tr)
[1] Bkz. Türkler için kullanılan ifadelerden biri “okçu kavimler”
[2] Detaylı bilgi için Bkz. M. Şinasi ACAR, İstanbul’un Son Nişan Taşları, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2007, sayfa 16-17.
[3]M. Şinasi ACAR, age, İstanbul,2007.
[4]M. Şinasi Acar, Osmanlı’da Sportif Atıcılık Nişan Taşları, İstanbul, 2013.
[5] Doğal.
[6] Yayı kirişini takarak kurmak.
[7] Tayboga, Bugyetü’l-Meram, v 28a.
[8] Yayı kurmaya yarayan kemer.İdam için kullanılan yağlı kayış, TDK.
[9] Düşük güçteki yay.
[10] Kiriş, çile Osmanlı’da yayın ipine verilen isim. Genellikle ipekten elde edilen ibrişimden imal edilirdi.
[11] Tayboga, age, v. 53a.
[12] M. Kani Bey, Telhis-i Resa’ilat-ı Rumat, İstanbul, 2010.
[13] Simetrik olmayan.
[14]Kirişteki tonç düğümünün yayda temas ettiği noktaya verilen isim. Detaylı bilgi için Bkz. Adam Karpowicz, Osmanlı Türk Yayları İmali Ve Tasarımı, Çev. M. Yılmaz Akbulut, İstanbul, 2016, s.146.
[15] Buradaki kasmak kelimesinden kasıt kendine doğru çekmektir.
[16]Tonçkertiği. Detaylı bilgi için Bkz. M. Şinasi ACAR, İstanbul’un Son Nişan Taşları, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2007, s. 16.
[17] Yayda elle tutulan kısım.
[18] Kiriş atmak: yayın ipinin olduğu yerden çıkması ve yayın kasılı halden yasılı hale dönmesidir.
[19] Yayda ok olmadan yapılan atıştır.
[20]Oksuz yay.
[21] Türklerdeki baş parmak çekişinin Osmanlı’daki adı.
[22] Arapça kelime manası çengel demektir. Osmanlı’daki üç parmak yay çekişinin adıdır. Detaylı bilgi için Bkz. Tayboga, age, v 52a.
[23] Okçular Vakfı, Kemankeş Türk Okçuluğu Sergisi, İstanbul,2016.
[24] M. Şinasi ACAR, age, s. 14.
[25] M. Şinasi ACAR, age. S. 20.
[26] Namık Görgüç’e ait fotoğraf.
[27] Kırım’daki Kul-Oba Kurganı’ndan bir Elektrum-Kupası’ndan, MÖ 400Ermitaj müzesi St. Petersburg/Rusya.
Bir yanıt yazın